28 Aralık 2008 Pazar

Kybele ve Attis

Kybele ve Attis’in Doğuşu
Tanrıça Kybele ve tanrı Attis‟in doğuş mitosu hakkındaki bilgileri,
Yunanlı ve Romalı yazarların bildirdiklerinden kısıtlı bir şekilde de olsa
öğrenebilmekteyiz.161 Onların doğuşu ile ilgili en detaylı bilgiyi Diodoros (M.S.
1. yüzyıl), Pausanias (M.S. 2. yüzyıl sonu), Arnobius (M.S. 4. yüzyıl)
vasıtasıyla öğrenebiliyoruz.
Diodoros‟un anlatımında, Kybele doğar doğmaz annesi tarafından terk
edilir, mucizevî bir şekilde hayatta kalır. Bebeğin babası Lidya Kralı Maion ve
annesi Dindymene‟nin kızıdır. Doğduğu zaman babasının Kybelon dağında
bıraktığı bu çocuk, vahşi hayvanlar tarafından beslenmiş ve Kybele adını
almıştır.
Arnobius‟un anlatımında, Magna Mater (Kybele) Frigya‟daki Agdos
Dağı‟nın altında yatmış uyurken, Zeus (Jüpiter) onun ırzına geçmek ister.
Tanrı amacına ulaşamaz menisini dışarı akıtmak zorunda kalır. Gebe kalan
dağ, Agdistis adında, hem dişi hem de erkek organlarına ve her iki cinsin
cinsel dürtülerine sahip olan vahşi ve azgın bir yaratık doğurur. Agdistis‟in çift
cinsiyetli oluşu ve bundan kaynaklanan şehvet düşkünlüğü tanrılar için bir
tehdit oluşturduğundan, tanrılar onun erkeklik organını keserler. Bunlar
toprağa düşer ve toprakta bir badem ağacı türer. Daha sonra Sangarios‟un
(Frigya‟da büyük bir ırmak) kızı ağaçtan badem toplar ve hemen hamile
kalıp, çok güzel bir çocuk olan Attis‟i doğurur.

Pausanias ise, Agdistis ve Attis‟in doğuşunu şöyle anlatmıştır:
“Zeus bir gece bir rüya görür ve bunun etkisi ile tohumunu
toprağa döker. Bunun sonucunda Agdistis adında bir hermaphrodite
dünyaya gelir. Yaptığı azgınlıklar ile tanrıları sinirlendiren Agdistis‟i
durdurmak için tanrı Dionysos görevlendirilir. Dionysos, Agdistis‟in her
gün serinlemek için gittiği suya şarap karıştırarak onu sarhoş etmeyi
başarır ve sonrada erkeklik organını bir çam ağacına bağlar. Agdistis
ayılıp kendine gelince birden zıplar ve böylece kendi kendini hadım
etmiş olur. Agdistis‟in kesilen organından akan kanlardan bir badem
ağacı ve meyveler oluşur. Irmak tanrısı Sangarios‟un kızı bu badem
ağacından bir meyve alıp koynuna koyar ve hamile kalır. Kızın babası
bu durumu öğrendikten sonra kızını ölüme terk eder ama tanrılar kıza
yardım ederler ve onun beslerler. Kız, Attis‟i doğurur. Babası Sangarios
çocuğun doğduğunu duyduğunda bebek Attis‟i sokağa atar. Tanrıça
Attis‟i alır ve onun himayesi altında bir keçi ve çobanlar tarafından
yetiştirilip keçi sütü ile beslenir.”164
Pausanias‟ın diğer anlatımında,165 Agdistis‟in doğması ile ilgili bazı
kısımlar farklı anlatılmıştır. Bu anlatım şöyledir:
“Phrygia ilinin sınırlarında Agdos adlı ıssız bir dağ varmış, orada
Kybele tanrıçaya bir taş biçiminde tapınılırmış. Zeus tanrıçaya tutkulu
bir şekilde âşık olmuş. Ana Tanrıça, Zeus‟a yüz vermemiş; Zeus onunla
birleşmeyi başaramayınca tohumunun bir kısmını dağ üzerine bırakmış.
Zeus‟un bıraktığı menilerden bir kısmı tanrıçanın rahminden içeri girer.
Sonra Agdistis olarak adlandırılan korkunç bir yaratık dünyaya gelir.
Tanrılar bu yaratığın ortadan kaldırılması gerektiğini düşünürler ve onu
yok etme görevini Dionysos‟a verirler.166 Agdistis, Dionysos‟un yardımı
ile hadım edilir. Agdistis‟in cinsel organından akan kandan bir nar ağacı
163 Hermaphrodite, hem kadın, hem erkek özelliği taşıyan yani çift cinsiyetli varlıklara verilen bir
isimdir (Vermaseren, 1977: 90.).

meydana gelir. Sangarios‟un kızı ağaçtan bir nar alır ve göğsüne koyar,
hamile kalır. Sangarios kızını evden atar, fakat tanrılar Nana‟ya yardım
ederler ve onu aç kalmaması için nar ile beslerler. Nana Attis‟i dünyaya
getirdikten sonra ortadan kaybolur. Attis tanımadığı insanlar tarafından
keçi sütü ve bal ile beslenir.”167
Pausanias‟ın her iki anlatımında da farklılıklar görülmesine rağmen,
doğuş mitosu ile ilgili en önemli ayrıntıları onun vasıtası ile
öğrenebilmekteyiz.
Kybele-Attis doğuş mitosunun Anadolu kaynaklı olması muhtemeldir.
Çünkü olayların geçtiği yerler, Anadolu‟dadır. Mitosta adı geçen ırmak tanrısı
Sangarios, Frigya bölgesinden geçen bir ırmağın adıdır.168 Olaylar, Agdistis,
Attis, Sangarios üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Agdistis‟in ve Attis‟in doğuş mitosunun kökleri Tunç Çağı‟nda (M.Ö. 3.
yüzyıl), özellikle Hitit destan geleneğinde yatar. Hititler‟e ait Ullikummi
Şarkısı, Kumarbi söylencesi ve Yunan mitolojisinde Thegonia (Tanrılar‟ın
Doğuşu) mitosu ile benzer yönler sergilemektedir169. Bu mitosların benzer
bölümlerini şöyle sıralayabiliriz:
Kumarbi efsanesinde, Hitit tanrısı Alulu dokuz yıl boyunca gökyüzünde
kalır. Ancak Anu, Alulu‟ya savaş açar; onu yener, Tahta Anu oturur. Bu arada
Alulu‟nun oğlu olan Kumarbi de dokuz yıl boyunca gökyüzünde hâkim olan ve
krallığı zorla ele geçiren Anu‟yu tahtan uzaklaştırır. Anu gökyüzüne kaçmaya
çalışsa da Kumarbi onu yakalar ve üreme organını ısırır. Anu Kumarbi‟nin
içine dökülen üreme organından yeni bir hayatın doğması için onu önce
Fırtına Tanrısı‟na sonra Aranzah (Tigris-Dicle) nehrine ve tanrı Tasmisu‟ya
gebe bırakır.170
Kumarbi efsanesinde, Agdistis ve Attis‟in doğuşunun anlatımındaki gibi
Kumarbi‟nin, hadım edilen bir tanrıdan dökülen tohumlar ile hamile kaldığını.
Aynı şekilde, tanrılar da Agdistis‟in erkeklik organını keserek onu
güçsüz bırakmak istemişlerdir. Bu organları kimse yutmaz, ama hamile kalma
olayının olduğu görülür. Bu olay, Kumarbi efsanesinde de aynıdır.
Hititler‟e ait başka bir efsane olan Ullikummi Şarkısı‟nda da Attis‟in
doğuş mitosu ile paralel bir anlatım vardır Ullikummi şarkısında Phryg
geleneğinde görülen bir öğe bulunur. Bu şiirde, Kumarbi Fırtına tanrısını
devirmek istemektedir. Fırtına Tanrısı, Kumarbi‟nin Anu‟nun cinsel organını
yutması sonucunda doğan tanrılardan biridir. Kumarbi amacına ulaşmak için
Ullikummi‟yi yaratır. Kumarbi‟nin spermlerini kayaya akıtması sonucu
Ullikummi‟nin171 doğması, Arnobius‟un anlattığı Agdistis‟in spermlerini Agdos
üzerine akıtmasına benzemektedir. Ullikummi gibi, Agdistis‟te hükmedilmesi
zor bir varlık olarak doğmuştur.
Her iki örnekte de tanrının gücünün toplandığı cinsel organlar, amaç,
bu organların çıkarılması yoluyla bu gücün yok edilmesidir. Buna karşın, iki
örnekte de tanrının gücü yok edilmemiş bir sonraki nesile aktarılmıştır.172
Agdistis ve Attis‟in doğuş mitosunda görülen Agdistis‟in hadım
edilmesi olayı Yunan mitolojinde Hesiodos‟un Theogonia (Tanrılar‟ın Doğuşu)
adlı eserinde, Kronos ile Uranos arasında geçen mitosta da
görülebilmektedir. Mitosla ilgili kısım şöyledir:
Kronos ile annesi Gaia anlaşır. Gaia, Kronos‟u saklar ve onu pusuya
yatırır, eline tırpan verir. Kronos ile annesi Uranos‟u ortadan kaldırma planları
kurarlar. Uranos geceyle birlikte yeryüzüne iner. Ama pusuda bekleyen
Kronos, babası Uranos„un cinsel organını tırpanla keser ve onları fırlatır.
Atılan organdan çıkan kanlarla toprak ana hamile kalır; Erinysler‟i, öç
tanrılarını, Parlak zırhlı, uzun kargılı Devleri, Orman perilerini doğurur. Atılan
hayâlar denize düşmüştür. Hayâlardan çıkan ak köpüklerden (spermlerle)
tanrıların en güzeli Aphrodite dünyaya gelir.173

tAgdistis‟in kesilen erkeklik organından çıkan tohumlar ile güzel bir bebek
olan Attis doğar; Theogonia (Tanrılar‟ın Doğuşu) efsanesinde de Uranos‟un
tohumlarından dünyalar güzeli Aphrodite doğmuştur. Attis‟in doğuşu ile
Aphrodite‟nin doğuşu birbirine benzemektedir. Ayrıca güçlü bir kral olan
Uranos‟un ortadan kaldırılmak istenmesi ile tanrıların Agdistis‟i ortadan
kaldırmak istemeleri de benzer yönlerdendir.
Theogonia‟dan başka, Yunan mitolojisinde Agdistis‟in hadım edilişi ile
benzer anlatımlar vardır.
Hephaistos‟un Athena‟ya tecavüz girişimi buna iyi bir örnektir. Bu
mitos anlatımında, tanrıça Athena Troya savaşında kullanmak üzere
Hephaistos‟tan kendisine silah yapmasını ister. Hephaistos şaka ile karışık
ona birlikte olma karşılığında bu istediklerini yapacağını söyler. Athena bu
sözleri ciddiye almaz; Hephaistos‟un demirci atölyesine gider. Tam bu sırada
tanrı Hephaistos arkasını döner ve ona tecavüz etmeye kalkışır. Athena
Hephaistos‟tan kendisini kurtardığında, tanrının bacağını ıslattığını görür;
bacağındaki bu kiri yün parçası ile siler ve tiksinerek Atina yakınlarındaki bir
yere atar. Yere düşen bu tohumlar, Toprak Ana‟yı şans eseri döller.174
Demeter ve Zeus arasında geçen mitosta da benzer bir anlatım vardır.
Bu öykülerin hiçbiri Agdistis ile Attis‟in doğuşu ilgili öyküyü aynen
tekrarlamıyor. Ama bu malzeme, Kybele-Attis öyküsünün, toprağın ırzına
geçilmesi, güçlü bir tanrının hadım edilmesi ve bu olayın tanrılar kahramanlar
kuşağına geçişe yol açması gibi birçok tuhaf öğenin hem Anadolu hem
Yunan efsane geleneğinde bilindiğini gösteriyor.175
3.2. Kybele-Attis Birlikteliği ve Attis’in Ölümü
Kybele ve Attis‟in birliktelik mitosları, Lidya ve Frigya (Pessinus)
versiyonu olarak adlandırılan Yunan ve Roma yazarlarına ait anlatımlardır.
174 Graves, 2004: 106–107.
175 Roller, 2004: 243.
41
Lidya versiyonu olarak adlandırılan anlatımda, mitos Lidya‟da
geçmektedir ve Attis ile yabandomuzu arasında yakın bir ilişki vardır. Bu
hayvan Atys ya da Attis‟i öldürür ya da bu hayvanın avlanması sırasında Attis
istenmeyen yazgısına yenik düşerek öldürülür. Bu anlatım şeklinde Attis,
Kybele‟nin aşığı ya da hadım rahibi değil; kral soyundan gelen yaşayan bir
kişi olarak görülür.
Herodotos (M.Ö. 5. yüzyıl); Hermesianax (M.Ö. 3. yüzyıl başı) ve
Pausanias‟ın (M.S. 2. yüzyıl sonu) anlatımına dayanan Lidya versiyonu, bir
kralın oğlu ya da rahip olan Attes ya da Atys isimli kişinin kaza sonucu
yabandomuzu avı sırasında bir kişi tarafından öldürülmesine176 ya da arada
hiçbir aracı olmadan direk yabandomuzu tarafından öldürülmesine dayanır.
Lidya versiyonu anlatımlar içerisinde en erkeni Herodotos‟a (M.Ö. 5.
yüzyıl) aittir. Ancak bu yazar, Kybele (Angdistis)- Attis ilişkisinden bahsetmez;
sadece o, Lidya kralı Kroisos‟un oğlu olan Atys‟in bir yabandomuzu avı
sırasında Adrastos tarafından öldürülmesinden bahsedilir. Bu burada Attis
yerine Atys adını görürüz.
Herodotos‟un anlatımı,177 Lidya kralı Kroisos‟un iki oğlu vardır.
Bunlardan biri dilsizdir; diğeri ise Atys adında tüm yaşıtlarından her yönden
daha önde olan bir gençtir. Kroisos bir gün rüyasında oğlu Atys‟in demir uçlu
bir kargı ile öldürüleceğini görür ve uyandığında ilk iş olarak onu
evlendirmeye karar verir. Rüyasından esinlenerek oğlunun komutanlık
görevini elinden alır yani onun kargı gibi silahlarla uğraşmasını engelleyecek
tüm tedbirleri alır. Atys‟i evlendirme hazırlıklarının olduğu bir zamanda
Frigya‟dan bir misafir Lidya‟ya gelir. Bu kişi Frigya kralı Gordios‟ın oğlu,
Midas‟ın torunu Adrastos‟tur. Kardeşlerinden birini öldürdüğü için ülkeden
atılmıştır. Kroisos ona sahip çıkar ve kendi ülkesinde dilediği gibi
yaşayabileceğini bildirir. Bu adam Lidya kralının sarayına yerleşir. O sıralarda
Mysia yöresinin Olympos dağlarının olduğu kısımda, Mysialı çiftçilerin
tarlalarını silip süpüren, ekinlere zarar veren bir yabandomuzu türemiştir. Bu

çiftçiler ellerinden geleni yapsalar da yabandomuzunu yok edemezler; bunun
üzerine çiftçiler kral Kroisos‟a elçi yollarlar ve onun oğlunun, adamlarının
köpeklerini alarak bu yabandomuzunu öldürmek için gelmelerini isterler. Kral,
oğlu dışında tüm istedikleri kişilerin ve köpeklerin yollanacağını onlara söyler
ama Atys babasının Mysialı elçiler ile konuştuklarını duyar ve kendisinin de
bu avda bulunması gerektiğini babasına bildirir. Kroisos oğluna rüyasında
gördüklerini anlatır ama oğlu Atys‟i bu ava gitmemesi için ikna edemez;
çünkü Atys, babasına bu avda savaş gibi bir durumun olmadığını,
yabandomuzunun da kargı kullanamayacak olduğundan başına bir olay
gelmeyeceği söyler ve ava katılır. Bunun üzerine kral, oğlunu koruması için
Frigya‟dan gelen Adrastos‟u oğluna göz kulak olması için yollar. Andrastos‟la
kralı kırmayarak av partisine katılmak hiç adeti olmadığı halde ava Atys‟i
korumak için katılır. Tüm görevlendirilenler ve köpekler yola çıkarlar
Olympos‟a ulaştıkların da yabandomuzunu bulmak için bir sürek avı başlatılır;
domuzu bir köşeye sıkıştırırlar ve kargılarını onun üzerine fırlatırlar.
Kroisos‟un görevlendirdiği Adrastos kargısını fırlattığında Atys‟i vurur,
kargının ucu saplanır ve o ölür. Böylece de Kroisos‟un rüyasında gördüğü
kehanet doğru çıkar. Ama üzücü olan bu cinayeti ülkeye misafir olarak gelen
kişinin işlemesidir. Adrastos, kardeşini öldürdüğü gibi birini daha öldürmüştür.
Bu avcı grubundan biri koşarak Lidya Devleti‟nin başkenti Sardes‟e varır ve
krala oğlunun Adrastos tarafından öldürüldüğünü bildirir. Bu ölüm onu altüst
eder ama onu asıl üzen oğlunun katilinin onu korumakla görevli olan kişinin
olmasıdır. Kroisos bu yaşananlardan dolayı, Zeus‟a isyan eder. Ava gidenler
Atys‟in ölüsünü Lidya‟ya getirirler; katil onların arkasından gelmektedir.
Ölünün arkasında duran Adrastos bu yaptıklarının cezası olarak kendisinin
öldürülmesinin gerektiğini söyler ve kurban edilmek ister. Ancak kral, ona
“konuğum” diye hitap ederek ocağını söndüren Adrastos‟a acır ve onu
bağışlar. Lidya kralının oğlu törelere uygun olarak bir gömülür. Gece olunca
yaptıklarına dayanamayan Adrastos, Atys‟in mezarı üzerinde kendi canına
kıyar.

Bu anlatımda Atys, avcılıkla uğraşan, savaşlarda başarılı olan bir kişi
olarak anlatılmıştır. Açıkçası bu kişinin Frigya dışında, Lidya‟da yaşayan bir
kişi olarak bu adı alması oldukça ilginçtir.
Ayrıca, Atys‟in mezarının Lidya‟da, başkent Sardes yakınlarında
bulunduğunun da burada belirtildiği görülür. O halde bu kişi bir tanrı olmaktan
ziyade yaşayan bir kişidir ve onun mezarı yapılacak kazılarla belki de
bulunabilinir.
L. E. Roller,178 bu anlatımdaki Atys‟in Anadolu‟da yaşayan erkeklere
verilen bir isim olduğunu ve bundan dolayı bu kişinin tanrı ya da rahip kral
olan Attis olamayacağını belirtir.
Attis‟in bir yabandomuzu avı sırasında öldürülmesi, Aphrodite‟in genç
sevgilisi Adonis‟in ölümünü hatırlatır. Aslında bu hikâyelerdeki öykünün
çekirdeği vahşi yabandomuzu sahnesi değildir. Bu sadece mitosun bir
yüzüdür; ama genelde avlanma motifi öykünün çekirdeğidir.179
Hermesianax„ın180 anlatımında, Attis, Frigyalı Kalaos‟un doğuştan
hadım olan oğludur. Büyüdükten sonra Lidya‟ya göç eder ve orada Ana‟nın
ayin şenliklerini kutlar.
L. E. Roller,181 Pausanias‟ın anlatımlarını, Pausanias A ve B şeklinde
ayırmıştır. Pausanias‟ın anlatımlarındaki bu ayrım dışında, mitosun geçtiği
yerler ve içeriği konusunda da bazı farklılıklar bulunmaktadır. Bunun içinde
Pausanias‟ın anlatımlarının ilkini Lidya versiyonu olarak adlandırılan
anlatımlara; ikincisini de Frigya (Pessinus) versiyonu olan anlatımların
arasına yerleştirmemiz gerekir.
Pausanias (Pausanias, VII.17.9–12.):182 “Phrygialı Kalaos‟un oğlu
olan Attes üreme iktidarı olmaksızın doğmuştur. Büyüyünce Lidya‟ya
gider ve onlara Ana Tanrıça kültünü kabul ettirir. Attes, Ana Tanrıça

tarafından o kadar hürmet ve takdir görür ki Zeus bu olaya sinirinden ve
öfkesinden Attes‟in arkasından ülkeye bir domuz gönderir. Bu domuz
birçok Lidyalı ile birlikte Attes‟i de öldürür. Bu yüzden Pessinus‟taki
Galatyalılar domuza dokunmazlar.”
Pausanias, Kybele ve Attis mitosunu anlatırken iki farklı Attis tiplemesi
ortaya çıkarır ve ayrıca bu anlatımlarda olayın geçtiği yerlerin de farklılığı
göze çarpar. Bunun için de Lidya kralının ülkesine giden ve Kybele kültünü
Lidyalılar‟a tanıtan Attis‟in görüldüğü anlatım, Lidya versiyonu; tanrıçaya
sadık kalacağına söz veren ama sözünü tutamayarak Pessinus kralının
kızına âşık olan Attis‟in başından geçenlerin anlatıldığı olayların Pessinus‟ta
geçtiği anlatımda Pessinus versiyonu anlatımlara dahil edilebilinir.
Bazı araştırmacılara183 göre, Pausanias‟ın anlattığı mitoslardan Lidya
versiyonu anlatım, yazar Hermesianax‟dan alıntı yapılarak oluşturulmuştur.
Ayrıca bu iki yazarın anlatımlarının benzerliği de bunu gösteriyor. Ve ayrıca
Hermesianax‟ın anlatımının Pausanias‟ın anlatımından daha erken bir tarihte
yazılması da bu düşünceye kaynaklık eder.
Pausanias‟ın Lidya anlatımında Attis, Frigya‟da ölümlü bir babadan
doğan, kısır olan, yetişkinliğinde Lidya‟ya taşınan, orada Ana Tanrıça
ayinlerini Lidyalılar‟a tanıtan, büyük bir toplayan, Zeus kültünü gölgede
bırakmasından dolayı Zeus tarafından kıskanılan184 önemli bir şahsiyettir. Bu
anlatımda, Kybele ve Attis‟in birlikteliğine ve aşkına değinilmemesi dikkati
çeker. Buradaki Attis, tanrıçaya kendisini adamasından sonra tanrısal
konuma ulaşmış bir insan ya da rahiptir. Attis‟in normal bir insandan sonra
tanrı ya dönüşmesi, onun tanrıçayla aşk yaşamasından değil; ona olan
bağlılığından dolayı olmalıdır.
Galatlar‟ın et yememesini bu şekilde anlatan bir açıklamanın yapılması
ve bu külte girenlerin balık ve yabandomuzu eti tüketmemeleri muhtemelen
buradaki anlatımlarda tanrılarını ya da prenslerini öldürdüğü için lanetledikleri
bu hayvanın etini yememek için olmalıdır.

Ayrıca, bu tanrı ve tanrıçanın toprak ve tahıl ürünleri ile ilişkisini
düşündüğümüzde; Attis, tarladaki topraktan çıkan ekinleri, tanrıça da toprak
ana olarak Attis‟i kucaklayan anneyi, Attis‟i öldüren yabandomuzu da tahıl
başına gelecek kötülükleri simgelemektedir. Bundan dolayı da bu hayvan
verimsizlik ve bereketsizlik getireceğinden istenmeyen bir varlık olmuştur.
Frigya (Pessinus) versiyonu olarak adlandırılan anlatımlar da
genellikle Attis, Angdistis‟i ya da Kybele‟yi aldatan bir sevgili olarak görülür ve
onun Kybele‟nin hadım rahibi olarak ölmesi teması ana konudur. Frigya
(Pessinus) versiyonu, Diodoros (M.S. 1. yüzyıl), Ovidius (M.S. 1. yüzyıl),
Pausanias (M.S. 2. yüzyıl), Arnobius (M.S. 3. yüzyıl) ve Servius‟un (M.S. 4.
yüzyıl) anlatımlarına dayanır.
Mitosun Lidya versiyonunda bir kralın oğlu olarak görülen Attis
tiplemesi, Frigya (Pessinus) versiyonunda Kybele‟nin iradesine sahip
olamayan sevgilisi olan bir tanrı olarak karşımıza çıkar.
Diodoros:185 “..... Kybele büyüyünce ilk önce Attis ardından da
Papas adında bir genci sevdi, onunla yakın ilişkiye girdi, onun anne ve
babasını tanıdığında hamileydi. Kralın sarayına götürüldü, bakire olarak
kabul edildi ama hamile olduğu anlaşıldı ve baba onu büyüten çobanları
ve Attis‟i öldürttü. Ve bedenleri mezarsız bıraktı. Bu gence karşı olan
sevgisi ve kendisini büyütenlerin başına gelenlerden dolayı çıldıran
Kybele, dağınık saçlarıyla, inleyerek ve tef çalarak ülkeden ülkeye
dolaştı durdu.”
Bu anlatımda Kybele ve sevgilisi Attis arasındaki ilişki diğer
anlatımlara göre biraz daha farklıdır. Burada, Attis ve Kybele uygunsuz bir
ilişki yaşamışlar ve sonucunda da cezalandırılmışlardır. Diğer anlatımlarda,
Attis kusur işleyen, Kybele ise öç alan kişi olarak; ahlaksal uygunsuzluğa
karşıydı. Ve ayrıca buradan Attis‟in annesi Nana‟da görülen bakire Ana
Tanrıça olmanın kutsallığı burada da devam etmiş gibi görülüyor. Ve ayrıca,

anlatımda Attis‟in Kybele tarafından değil de babası tarafından öldürülmesi
ve hadım edilmemesi diğer anlatımlardan farklı olan başka bir noktadır.
Ovidius (Ovidius, IV.181–244.):186 “... Phrygialı genç, güzel yüzlü
Attis ormanlarda kule taşıyan tanrıçayı yendi lekesiz aşkla... itaat sözü
verdi ama yeminini bozdu ve Nympha Sangaritis ile kendisi olmaktan
çıktı. Bunun için öfkeli tanrıça onu cezalanırdı, Attis çıldırdı, evi
yıkılıyordu sanki, kaçtı koşarak Dindymus Dağı‟nın tepsine, kâh
“Meşaleleri kaldırın” kâh “Kamçıları kaldırın diye bağırır”; yemin eder
Palaestine tanrıçalarının orada olduğuna, Keskin bir taşla kendini hadım
edip uzun saçlarını peşinden sürükledi, kir toz içinde. Şöyleydi çığlığı:“
hak ettim, kanla ettiğim cezaları ödüyorum, bana zarar veren o bölümler
yok olsun‟‟... kasıklarının ağırlığını kaldırıp attı... çılgınca kendinden
geçmesi örnek oldu ve kadınsı rahipleri saçlarını sallayarak aşağılık
uzuvlarını keserler.”
Tanrı Attis‟in hadım edilmesi temasının ilk defa bu anlatımda
işlendiğini görüyoruz.
Pausanias (Pausanias, VII.17.9–12.):187 “... Attis‟e Ana Tanrıça
(Kybele) âşık olur. Attis ona sadık kalacağına söz verir ama Pessinus
kralının kızına âşık olur. Attis kralın kızı ile evleneceği sırada düğün
konukları arasından Agdistis (Kybele) görünür ve kıskançlığından Attis‟i
çıldırtır. Dağa kaçan Attis, bir çam ağacının altında kendini hadım eder
ve ölür. Kanından menekşeler meydana gelir. Bu yaptığından pişman
olan Agdistis(Kybele), Zeus‟a yalvarır ve Attis‟in yeniden dirilmesini
ister. Ancak, Zeus Attis‟in bedeninin hiç çürümeyeceğini, saçının hep
uzayacağını, yalnızca sağ elinin küçük parmağının hareket edeceğine
söz verir. Tanrıça, Attis‟i Pessinus‟ta gömer ve o her yıl yapılan
törenlerde tanrı olarak anılır.”

Arnobius (Arnobius V.5–8):188 “Genç Attis‟e Agdistis ve Magna
Mater âşıktır ve Agdistis gizlice Attis‟e birçok kez av hediyesi vermiştir.
Attis bir gün sarhoşluğu sırasında onların aşkına ihanet eder ve
Midas‟ın kızı İa/İo ile evlenir. Kral Midas düğününden Agdistis‟in haberi
olmasın diye şehir kapılarının kapanmasını emreder. Ama Magna Mater
şehir duvarlarının başı ile kaldırarak içeriye girer. Agdistis çılgınlık
içinde tüm topluluğa saldırır ve bunun sonucunda Attis kendini bir çam
ağacının altında hadım eder ve kestiği genital organını Agdistis‟e fırlatır.
Magna Mater bunları gömer ve bunlardan menekşeler meydana gelir.
İa/İo ise Attis‟in bedenini yüne sarar ve sarar ve Agdistis ile birlikte o da
ağlar. Daha sonra İa/İo kendini öldürür ve bedeni Magna Mater
tarafından gömülür. İa/İo kanından mor menekşeler mezarından da
badem ağacı meydana gelir. Magna Mater çam ağacını mağarasına taşır
ve Agdistis ile birlikte Attis için ağıt yakar. Üç kader tanrıçanın isteğine
rağmen Zeus, Attis‟in tekrar dirilmesine izin vermez. Ancak bedeninin
çürümemesine, saçlarının uzamasına ve küçük parmağının hareket
etmesine izin vermiştir. Bunun üzerine Agdistis, Attis‟in bedenini
Pessinus‟ta kutsar ve her yıl rahipsel kutlamalar ile onurlandırılmasına
izin verir.”
Bu anlatımda tanrıça, Kybele adı görülmez; Agdistis adı ile ön plana
çıkar. Bu anlatımda, Tanrı Attis‟in ölümü de diğer anlatımlara göre biraz daha
farklıdır. Onun ölümü, tanrının kendisini bir çam ağacının altında hadım
etmesi ile gerçekleşir. Buradaki Attis‟in bedeninin yüne sarılması, Mart
törenlerindeki bir uygulamanın temeli olmalıdır. Demek ki Kybele‟nin hadım
rahipleri, bu mitostaki Attis karakterini fazla önemsiyorlardı.
Ayrıca, Agdistis‟in (Kybele), tanrı Attis‟in cinsel organını toprak
içerisine gömmesi, bu tanrının üremedeki gücünün göstergesidir.
F. Maternum,189 Kybele-Attis mitosunda geçen ayrıntıların anlamını
yorumlarken Kybele‟yi toprağa Attis‟i de topraktan çıkan ekine benzetir.

Kybele‟nin Attis‟e olan sevgisini de toprağın ekini sevmesine, tanrının hadım
edilmesi cezasını da çiftçinin orakla olgun ekinleri kesmesiyle; tanrının
ölümünü de kesilen ekinlerden düşen tohumların toprağa saklanması
şeklinde niteler ve her yıl toprağa serpilen tohumların yıllık sürelerle
yeşermesini de Attis‟in yaşama dönmesi ile ilişkilendirir.
Attis‟in cinsel organının toprağa gömülmesi sonucu menekşelerin
ortaya çıkması nedeniyle; Adonis‟in kanından menekşelerin oluşması
arasında bir bağlantı kurulmuş olunabilinir.
Julianus,190 Kybele‟nin eşi olan Attis‟in hadım edilmesini, maddi
dünyanın sonsuzluklarına doğru hızlı düşen Attis‟in isteklerine gem vurulması
olduğunu belirterek insanoğlunun da Attis gibi içindeki taşkınlığa gem
vurmasıyla, bir olana erişebileceğini vurgular.
Servius:191 “Güzel çocuk Attis, Mater Magna‟nın üst rahibidir.
Şehrin kralı tarafından seviliyormuş ama onun bir zorbalık yapacağını
anladığı zaman ormanlara kaçmış. Ancak kral tarafından bulunmuş ve
kralın kendisine tecavüz etmesinden önce kralın cinsel organını kesmiş.
Aynı şeyi ölmekte olan kralda Attis‟e yapmış. Mater Magna‟nın rahipleri
bir çam ağacının altında ölmekte olan Attis‟i bulurlar ve onu tanrıçanın
tapınağına götürürler. Onu hayatta tutabilmek için her şeyi yaparlar
ancak sonuç alamazlar. Attis‟in cesedini gömerler, tanrıça da her yıl ona
tören düzenler.”
190

3 yorum:

  1. Özel başer akşam lisesi olarak sizlerin paylaşımlarını devamlı takip etmek ve paylaşımlarınızın devamını dilemekteyiz.

    YanıtlaSil
  2. Bu bilgileein kaynağını merak ettim. 167-168- 170 gibi sayılar sayfa numarası mıdır. Dsha sonra tekrar okuyacağım.

    YanıtlaSil